Sayfalar

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Serzeniş

Sizi bilmem ama ben çevresindeki insanlara kendinden de fazla değer veren biriyim.İşte bu yüzden olsa gerek en büyük zararı da hep en yakınımdaki insanlardan görürüm.Bilirler en zayıf yanlarımı,neyi sevip nelerden hoşlanmadığımı.Onların beni keşfetmesini beklemeden ne var ne yok herşeyimi anlattığım için ne üzmekten çekinirler ne de incitmekten.
Oysa bir insanı ne kadar çok tanırsanız tanıyın, bilmediğiniz yanları mutlaka vardır değil mi?Sözüm ağzımda, yüreğim elimde olduğu için, ne yazık ki ben, ordan oraya savrulurum bazen duygularımın dehlizlerinde...
Kolaydır kırmak, gitmek de öyle...Ama kırılıp da eskisi olan birşey gördünüz mü hayatta?Kırıldım ben, sanırım bu yüzden bugün uzun uzun dalıp gitmelerim..
Candan Ünal bir yazısında aslında öyle güzel özetlemiş ki bugün hissettiklerimi, kimseye hakettiği değerden fazla değer vermemek gerektiğini bilsem de bu "ben" dinlemiyor, nafile...


Aşklardan, ilişkilerden, insanlardan daha büyük bir karmaşası var aklın, kendisi! Neresinden bakarsan bak kendine hükmedemiyor insan, yoksa bu ego neyin ve kimin simgesi?

En çok kendimden kurtulmak istediğim gece yarılarında, nereye ve ne kadar uzağa gidebileceğimi düşünürken, düşüncemin dolaştığı bedenden bile bir adım uzaklaşamadığımı fark ettim ve o zaman daha büyük bir kaçış arzusu sardı ruhumu.

Sonra ruhumla zekam arasındaki, ruhumla bedenim arasındaki, bedenimle zekam arasındaki sınırlı o dengeyi düşündüm. Hepsi birer halkaydı ve zincir dediğin de sonsuza kadar uzayıp gidiyordu.

Aşkın neden var olduğuna, bizlerin enden aşık olduğuna, aşık olunca neden başka biri gibi olduğumuza yordum aklımı, aklım yoruldukça kapandı gözlerim, bir ağırlık çöktü bedenime ve o an anladım ki; bu bir kaçıştı kendimden ve işin tuhafı kaçtığım yer en dipteki ben!

O yüzden biz olmadığımızı anlamamız gerekmez mi? O yüzden aslında her şeyden daha aşağıda ve daha az olduğumuzu görmemiz gerekmez mi?

Her kim olduğumuzu sanıyorsak, o değiliz ve aslında birbirimizden de farklı değiliz. Öyle ya; aramızda ölmeyecek olan var mı? Nefes almadan yaşayabilecek olan var mı? Yani hepimiz aynı bedensel ve yaşamsal özelliklere sahibiz. Paramızın az veya çok olması, görüşlerimizin farklı olması ve görünüşlerimizin değişik olması dışında, ne ayırıyor bizi? Temelde hepimiz aynı yolun yolcusu değil miyiz?

O zaman ne gereğinden fazla severek yüceltmeli insan karşısındakini, ne kendini o yükseklikte bir yere koymalı çünkü ayrımlar, ayrılıklar ve üstünlükler sadece bu dünya üstünde değerli. Toprağın altında sen de ben kadarsın, ederimiz de belli!

2 yorum:

  1. Merhabalar,
    Bloğunuzu yeni keşfettim hemen izlemeye aldım :))
    Bana da beklerim. http://fatoscatadlar.blogspot.com/
    Güzel paylaşımlarda görüşmeyi diliyorum.
    İzmir'den kucak dolusu sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Fatma,
      Öncelikle hoşgeldin,resimde harika görünüyorsunuz,
      Görüşmek dileğiyle,Elif'e sevgiler benden:)

      Sil