Sayfalar

15 Haziran 2015 Pazartesi

Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka...



NE GELİR ELİMİZDEN İNSAN OLMAKTAN BAŞKA
Edip CANSEVER

I
Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.
Hiçbir şey! Kadınlar geçtiği o kadın kokusu anlarında
Yıkanmış, mayhoş ve taranmış duygularıyla
Dönüşür içimizde az menekşe, bir sarmaşık
Menekşe, hadi neyse, mor deriz sarmaşıklara
Mor deriz, mor bilinir çünkü, bir yandan güneşler kurur
Her yandan güneşler kurur, sanki yaz günüyledir
Bir adam kayboluyordur bir taşra sıkıntısıyla
Deriz ki, “şuram ağrıyor” bir de, “başım dönüyor”, “yanıyor avuçlarım”
Belki de bir çığlık mı bu, bu seziş, bu yakınma
Bir çığlık, hem de nasıl, katılmış, donmuş, yaşıyorcasına
Uzansak ellerimizde uzansak avuçlarımızda, bir çığlık
Nedir mi ellerimiz-korkunçtur bir elin bir köşesinde insan olmalarıyla-
Korkunçtur insan olmalarıyla kıyısında bir yüreğin
Kıyısında gibi yangından, çok karanlıktan geçilmez caddelerin
Ve korkunç anlamsız gözlerinde ha dünya ha bir park bekçisinin
Korkunçtur insan olmaları, bir ceset, suda bir şapka gibi sallanaraktan
Bitmeyen bir selam gibi, hastayken, inceyken, yalnızlıklarda aranan
Korkunçtur-bunu anlıyoruz-bir yüzün en çoğul beyazında
Korkunçtur insan olmaları güz ortalarında, eriyen türbe ışıklarında
Ve korkunçtur eriyip kaybolmaların bir köşesinde insan olmalarıyla
Korkunçtur korkunç!
Diyerek: ben kimim, kime anlatıyorum, neyi anlatıyorum ayrıca
Neyim ben, bu olanlar ne, ya kimdir tüketen isteklerimi
Tüketen kim. Hani görmeden daha, sezmeden herşeyin bittiğini
Ama ne zaman saçları kurularken çok eski bir alışkanlıkla
Çökerken üstümüze bir sözün, bir gümüş kupanın o sebepsiz inceliği
Ansızın bir ürperişte: bitti mi herşey bitti mi
Yoo, hayır! öyleyse kimdir tüketen isteklerimi
Bir rüzgar, duyulup binlercesi birden bir rüzgar
Bırakıp giden beni bir kenara, bir uzağı, yada bir boşluğu bırakır gibi
Ve ben ki hazırımdır bir süre unutulmaya
Ama hep sorulur gibidir benden: ben şimdi ne yapsam acaba.
Ben şimdi ne yapsam, ben şimdi ne yapsam kaç kere yalnız
Hem bunu kaç kere söylemek, ne türlü söylemek adına
Eskimiş fırçalarda, kırılmış şişelerde, tozlanmış ilaç kutularında
Okunmaz kitaplarda, uzaksı giyişlerde çocuksuz avlularda
Anlamsız kahvelerde, bir yolun çok ucunda, asılmış koyun butlarında
Ben şimdi ne yapsam, ben işte ne yapsam kaç kere yalnız
Kaç kere yalnız, ama kaç kere yalnız, gene kaç kere insan olmalarımla
Kapansam, evlere kapansam, yıkanmış bir deniz bulacaksam orada
Anılar bulacaksam – anılar mı dediniz? – ne sesli bir vuruşma
Odalar bulacaksam, odalarda kadınlar, çiçekler, çok aynalar
Rakılar, gene rakılar, kırıklar sonsuz yaralar
Bulacaksam orada, bir koltuğu bir koltuğa doğru
Bir yüzü bir yüze, bir eli bir ele doğru yaklaştıran çocuklar
Sinekler bulacaksam, kaskatı yapan boşluğu, sinekler
Zorlanmış bir gülüşten – iğrenip birden – kusmalar, bulantılar
bulacaksam belki de: susanlar, bilmem ki niye susanlar
Ölüler bulacaksam – ölü gözleri onlar, cesetler, giderek dışa vurmalar –
Ne dedik, dışa vurmalar mı, yani ilk aydınlığı mı ölümün?
Ölümün ilk aydınlığı mı, ne dedik, sahi biz ne deseydik bu konuda?
Ne deseydik bilmiyorum, ama var bu kadarcık bir şey insanın sonsuzunda.
Bu kadarcık bir şey – iyi ya, peki, şimdi kim var sırada? –
Sakın ha! Biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza.
Yok deyin çünkü biz.. Biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
Ne güzel ellerimizle.. Başlayın, hadi başlasanıza!
Örneğin bir kahve falı? Az müzik? Diyorum biraz iskambil!..
Ama hiç seslenmeyelim – seslenmeyelim – içimizden oynayalım.
Ayrıca,
– Dört kişiyiz!
– Hayır on!.
– Bin kişiyiz!
– Bana kalırsa..
Ne kadarcık bir fark var bizimle bütün insanlar arasında?
Öyleyse başlayalım: Koz kupa! Ah şu sinek onlusu bire bir unutulmaya..
Çayınız soğuyacak! Çayınız mı dediniz? Ne tuhaf biraz anlıyorum.
– Üç karo!
– Pas diyorum!
– Susalım baylar, dört kupa!
Ah şu sinek onlusu! Koz kupa! Çayınız mı dediniz? Susalım!
Susalım – niye susalım – Anılar mı dediniz? Ne sesli bir vuruşma!
Ya sonra? Bırakın şu sonrayı, bilmem ki nedir o sonra?
Gene mi? Başladınız mı? Peki şimdi kim var sırada?
Sakın ha!
Biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza.
Yok deyin çünkü biz..
Biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
Ne güzel ağzımızla..
Yok canım, ben var ya, istiyorum sırada olmayı.
İstiyorum – sahi mi? – ama isterseniz siz olun.
Siz olun, biz olalım, kim olacak? – hep böyle oyalansanıza –
Yani; “Şu sinek onlusu, susalım baylar, koz kupa.”
Gibi oyalansanıza,
Biraz oyalansanıza.
Bir oyun başka olamaz oyundan gibi
Bir söz başka olamaz sözden gibi
Bir şey başka olamaz bir şeyden gibi
Tam öyle gibi, varıyor gibi bir mutluluğa
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka
Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.
Hiçbir şey ! Kimse bir gün gözlerimi sevmeyecek, biliyorum
Kimse bir gün kimseyi sevmeyecek korkuyorum
Bir yaşlı kadın en erkek boyutunda
Kendisiyle çiftleşecek kaç kere yalnız
Kaç kere yalnız, kaç kere şaşırmış, bitkin kaç kere
Bir ölgün ses bulacak sesinden çok uzaklarda
Vardır ya, hani bir yer, uzakta çok uzakta
Ölüm mü- yok canım, çok sesli bir evrende çok erken daha
Üstelik bilmiyoruz da, doğrusu bilmiyoruz, ölüm mü, bunu hiç bilmiyoruz
Diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmayanlarla
Tavşansı sıçramalarla bitirsek şu ormanı
Böylece, niye olmasın, işte bir orman daha
Sanki bir gölgeye geldik; yorulduk, acıktık, susadık biraz
Ve doyduk, ve içtik, ayıldık bir anlamda
Ayıldık ve sorduk, baktık ki hep ormandayız
Kaç kere ölmemişiz, kaç kere sormamışız, bu kaçıncı dalgınlığımız
Yani kaç sesli bir evrende kaç kere yalnız
Ne ölmek, ne ansımak! sadece yaşamakla
Tam öyle gibi.. Demeyin: eh, biraz yorulsak da
Demeyin, sakın haa, yok şu kadar bir şey insanın sonsuzunda
Biz şimdi ne yapsak, biz şimdi ne yapsak, biz işte biraz bilmiyoruz ya
Diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmayanlarla.

Hakettiği kadar değer vereceksin insanlara. Taşıyabileceğinden fazla verdiğin değer öyle abartılı duruyor ki bu karakterlerde. Gülmeden düşünmeden edemiyor insan. Zavallı insan tiplemeleri...


5 yorum:

  1. Yazınızı daha okumadım.Çünkü sayfanıza girme amacım bu değil.Doktor Hayat'ın Mutluluk önerileri başlıklı yazısında onunla yorum-cevap safhamızda Doktor Hayat'ın bana verdiği cevabı beğenmişsiniz.Bana verilen cevabı ancak ben değerlendirebilirim.Benim hakkımda hiç bir şey bilmeden,bana verilen cevabı yorumlamanızı,hatta ''Ne güzel vermişsiniz cevabını''andıran yazınız beni üzdü ve kızdırdı.Benim üzerimden yorum yaptığınız için sizi kınıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Ece Hanım, size verilen cevabı değil Doktor Hayat'ın sizin yazınız üzerine yazdığı hatta kendini anlattığı cümleleri beğendim ki nasihattan öte yaşanmışlıklar vardı cümlelerde. Sizin o yazıya dair yaptığınız yorumu okumadım bile. Ayrıca kınanacak bir hareket yaptığımı düşünmemekle birlikte tekrar belirtmeliyim ki kişisel gelişim yazılarından öte yaşanmışlıkların anlatıldığı yazıları okumayı tercih ediyorum. Yanlış anladığınızı umuyorum.Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok yorucu bir şiir katarı sanki.,Transta ve yoğun,karmaşık duygularla yazmış şair.Bazı yerler hoşuma gitti,daha doğrusu,''Of amma da bencilce yazılmış ..''dedim açıkçası.Hoşuma giden bir kaç yerini aralardan kopyala yapıştır yapmak zorundayım.BaşlıyorumŞİMDİ SİZE BİR ÖZRÜM OLACAK,ZİRA O GÜN BEN DOKTOR HAYAT'A HER KAYIBIN AYNI OLMAYACAĞINI ,EVLAT KAYBININ EN ZORU OLDUĞUNU,ÖLÜLERİMİZİ YARIŞTIRIR HAVASINA GİRMEMEMİZİ,ADETA RİCA EDEN YAZILAR YAZDIM.ASLINDA AMACIMI AŞTIM.NE GÜZEL,AY ÇOK MUTLU OLDUM DESEM O KADAR UZAMAZDI YAZIŞMA.AMA ARTIK HER DÜŞÜNCEMİ SAKINMADAN SÖYLEYECEK KADAR CESURUM.VE BENCE AYNEN ORADA YAZDIĞIM GİBİ,BU DEVİRDE MUTLU OLABİLMEK İÇİN BİRAZ DEĞİL BAYAĞI DUYARSIZ OLMAK LAZIM.Tekrar o sayfaya gidip ona cevabımı okursanız sevinirim.Tekrar sizi kırdığım için özür ve size iyi günler diliyorum.

      Sil
    2. Sevgili Ece Hanım beni kırmadınız. Gerçek yaşamda da sanal ortamda da yanlış anlaşılmaktan hep korkmuşumdur ki bu yüzden iletişimde bulunduğum insanlarda kullandığım kelimelere dikkat etmem bu yüzdendir. Yaşadığınız acılar hiç de hafife alınacak şeyler değil, anlıyorum diyemem çünkü okuduğum bir yazıda diyordu ki "kimse o acıyı yaşamadan bilemez o acıyı". Birbirimizi tanımıyoruz ama bir şekilde kesişti yolumuz. Dileğim, dualarım Rabbimin kimseyi evlat acısıyla sınamaması. Benim de bir evladım var, Rabbim korusun tüm çocukları. Güzel günler sizinle olsun,sevgiyle kalın...

      Sil
  3. Edip Cansever'in en sevdiğim şiiridir. Ne gelir elimizden insan olmaktan başka? Ne gelir...

    YanıtlaSil